BLOG'umuza HOŞGELDİNİZ ...
AB, AB-Türkiye ilişkileri, projelerimiz ve faaliyetlerimizle ilgili kısa güncellemeleri paylaşacağımız blogumuza hoş geldiniz.
SAYISAL VERİLER İLE AVRUPA BİRLİĞİ EKONOMİSİNİN DÜNYADAKİ YERİNE BİR BAKIŞ
Görsel: http://wallpapertor.blogspot.com/2016/06/wallpaper-economy.html
Dünyanın ilk 100 ekonomisi
Sıra/Ülke |
|
|
Milyon ($) |
1. ABD |
|
|
19.390.600 |
2. Çin |
|
|
12.014.610 |
3. Japonya |
|
|
4.872.135 |
4. Almanya |
|
|
3.684.816 |
5. Birleşik Krallık |
|
|
2.624.529* |
6. Hindistan |
|
|
2.611.012 |
7. Fransa |
|
|
2.583.560 |
8. Brezilya |
|
|
2.054.969 |
9. İtalya |
|
|
1.937.894 |
10. Kanada |
|
|
1.652.412 |
11. Güney Kore |
|
|
1.538.030 |
12. Rusya |
|
|
1.527.469 |
13. Avustralya |
|
|
1.379.548 |
14. İspanya |
|
|
1.313.951 |
15. Meksika |
|
|
1.149.236 |
16. Endonezya |
|
|
1.015.411 |
17. Türkiye |
|
|
849.480 |
18. Hollanda |
|
|
825.745 |
19. Suudi Arabistan |
|
|
683.827 |
20. İsviçre |
|
|
678.575 |
21. Arjantin |
|
|
637.717 |
22. Tayvan |
|
|
579.302 |
23. İsveç |
|
|
538.575 |
24. Polonya |
|
|
524.886 |
25. Belçika |
|
|
494.733 |
26. Tayland |
|
|
455.378 |
27. İran |
|
|
431.920 |
28. Avusturya |
|
|
416.845 |
29. Norveç |
|
|
396.457 |
30. Birleşik Arap Emirlikleri |
|
|
377.435 |
31. Nijerya |
|
|
376.284 |
32. İsrail |
|
|
350.609 |
33. Güney Afrika |
|
|
349.299 |
34. Hong Kong |
|
|
341.659 |
35. İrlanda |
|
|
333.994 |
36. Danimarka |
|
|
324.484 |
37. Singapur |
|
|
323.902 |
38. Malezya |
|
|
314.497 |
39. Filipinler |
|
|
313.419 |
40. Kolombiya |
|
|
309.197 |
41. Pakistan |
|
|
303.993 |
42. Şili |
|
|
277.042 |
43. Bangladeş |
|
|
261.374 |
44. Finlandiya |
|
|
253.244 |
45. Mısır |
|
|
237.073 |
46. Vietnam |
|
|
220.408 |
47. Portekiz |
|
|
218.064 |
48. Peru |
|
|
215.224 |
49. Çek Cumhuriyeti |
|
|
213.189 |
50. Romanya |
|
|
211.315 |
51. Venezuela |
|
|
210.085 |
52. Yeni Zelanda |
|
|
201.485 |
53. Yunanistan |
|
|
200.690 |
54. Irak |
|
|
197.699 |
55. Cezayir |
|
|
178.287 |
56. Katar |
|
|
166.326 |
57. Kazakistan |
|
|
160.839 |
58. Macaristan |
|
|
152.284 |
59. Angola |
|
|
124.209 |
60. Kuveyt |
|
|
120.351 |
61. Fas |
|
|
109.824 |
62. Ukrayna |
|
|
109.321 |
63. Ekvador |
|
|
102.311 |
64. Porto Riko |
|
|
98.805 |
65. Slovakya |
|
|
95.938 |
66. Sri Lanka |
|
|
87.591 |
67. Etiyopya |
|
|
80.874 |
68. Kenya |
|
|
79.511 |
69. Guatemala |
|
|
75.661 |
70. Dominik Cumhuriyeti |
|
|
75.018 |
71. Umman |
|
|
74.274 |
72. Myanmar |
|
|
66.537 |
73. Lüksemburg |
|
|
62.393 |
74. Uruguay |
|
|
58.415 |
75. Panama |
|
|
61.838 |
76. Kosta Rika |
|
|
58.056 |
77. Sudan |
|
|
58.239 |
78. Bulgaristan |
|
|
56.943 |
79. Hırvatistan |
|
|
54.516 |
80. Belarus |
|
|
54.436 |
81. Tanzanya |
|
|
51.725 |
82. Lübnan |
|
|
51.457 |
83. Makao |
|
|
49.802 |
84. Slovenya |
|
|
48.868 |
85. Özbekistan |
|
|
47.883 |
86. Litvanya |
|
|
47.263 |
87. Gana |
|
|
47.032 |
88. Sırbistan |
|
|
41.471 |
89. Kongo Dem.cum. |
|
|
41.441 |
90. Azerbeycan |
|
|
40.670 |
91. Ürdün |
|
|
40.487 |
92. Fildişi Sahili |
|
|
40.360 |
93. Tunus |
|
|
40.275 |
94. Türkmenistan |
|
|
37.926 |
95. Bolivya |
|
|
37.122 |
96. Bahreyn |
|
|
34.895 |
97. Kamerun |
|
|
34.006 |
98. Libya |
|
|
31.330 |
99. Letonya |
|
|
30.319 |
100. Paraguay |
|
|
29.619 |
AB üye devletleri için listeyi detaylandıralım.
Ülke |
Miliyon ( $) |
Nüfus(milyon) |
KBGSYIH ($) |
1. Almanya |
3.684.816 |
82.293 |
50842 |
2. Birleşik Krallık |
2.624.529* |
66.573* |
44177 |
3. Fransa |
2.583.560 |
65.233 |
44934 |
4. İtalya |
1.937.894 |
59.291 |
35914 |
5. İspanya |
1.313.951 |
43.397 |
32559 |
6. Hollanda |
825.745 |
17.084 |
55185 |
7. İsveç |
538.575 |
9.983 |
58345 |
8. Polonya |
524.886 |
38.105 |
13811 |
9. Belçika |
494.733 |
11.499 |
49272 |
10. Avusturya |
416.845 |
8.752 |
53764 |
11. İrlanda |
333.994* |
4.784 |
80641 |
12. Danimarka |
324.484 |
5.754 |
56307 |
13. Finlandiya |
253.244 |
5.543 |
52422 |
14. Portekiz |
218.064 |
10.310 |
24327 |
15. Çek Cumhuriyeti |
213.189 |
10.625 |
23750 |
16. Romanya |
211.315 |
19.581 |
10813 |
17. Yunanistan |
200.690 |
11.142 |
21144 |
18. Macaristan |
152.284 |
9.689 |
14225 |
19. Slovakya |
95.938 |
5.450 |
17605 |
20. Lüksemburg |
62.393 |
0.590 |
120061 |
21. Bulgaristan |
56.943 |
7.037 |
8031 |
22. Hırvatistan |
54.516 |
4.165 |
13924 |
23. Slovenya |
48.868 |
2.066 |
23597 |
24. Litvanya |
47.263 |
1.960 |
16680 |
25. Letonya |
30.319 |
1.950 |
15594 |
26. Estonya |
25.920 |
1.316 |
19704 |
27. Malta |
14.000 |
0.400 |
43160 |
28. G.Kıbrıs RY |
23.352 |
0.803 |
23352 |
------------ |
-------- |
|
-------- |
Toplam |
17.312.310 |
505.375 |
36576 (ortalama) |
|
|
|
|
Türkiye |
849.480 |
79.810 |
11760 |
Cari Fazlalık Veren Ekonomiler
Sıra |
Ülke |
Cari Fazla(Milyar $) |
1. |
Almanya |
296 |
2. |
Japonya |
175 |
3. |
Çin |
162 |
4. |
Güney Kore |
85 |
5. |
Hollanda |
82 |
6. |
Tayvan |
79 |
7. |
İsviçre |
67 |
8. |
Singapur |
60 |
9. |
İtalya |
53 |
10. |
Rusya |
41 |
11. |
İspanya |
24 |
12. |
Danimarka |
24 |
13. |
Norveç |
22 |
14. |
İran |
21 |
15. |
İsveç |
21 |
16. |
Makao |
17 |
17. |
İsrail |
14 |
18. |
İrlanda |
10 |
19. |
Hong Kong |
10 |
20. |
Tayland |
44 |
Cari Açık Veren Ekonomiler |
|
|
Sıra |
Ülke |
Cari Açık (milyar$) |
1. |
ABD |
462 |
2. |
İngiltere |
91 |
3. |
Kanada |
55 |
4. |
Türkiye |
38 |
5. |
Hindistan |
33 |
6. |
Brezilya |
28 |
7. |
Fransa |
28 |
8. |
Cezayir |
22 |
9. |
Arjantin |
22 |
10. |
Avustralya |
21 |
11. |
Mısır |
19 |
12. |
Meksika |
19 |
13. |
Endonezya |
17 |
14. |
Irak |
12 |
15. |
Kolombiya |
11 |
16. |
Pakistan |
11 |
17. |
Umman |
10 |
18. |
G. Afrika |
9 |
19. |
Lübnan |
9 |
20. |
Kazakistan |
8 |
Tablolara kısaca bir göz attığımızda ortaya çıkan kısa özetler şöyle okunabilir;
AB bölgesi dünya nüfusunun %6.7’sidir.
GSYIH bağlamında dünyanın ikinci büyük ekonomisidir.
GSYIH bağlamında üye ülkeler ilk 100 sıralamasında yer almaktadır.
Cari fazla veren ülkeler kategorisinde Almanya dünya lideridir.
Üye ülkelerden 7’si cari fazla veren ülke konumundadır.
Cari açık veren üye ülkeler sadece İngiltere ve Fransa’dır.
AB ülkelerinde kişi başına düşen GSYIH 36.576$ olarak hesaplanabilir. Bu oldukça yüksek bir rakamdır.
AB üye devletler arasında en yüksek kişi başına düşen GSYIH 120.061$ ile Lüksemburg’tadır.
AB üye devletler arasında en düşük kişi başına düşen GSYIH 8.031$ ile Bulgaristan’dadır.
AB ekonomisindeki ülkelerin toplam Cari fazlası yaklaşık olarak 462 milyar$’dır.
Cari açık toplamı ise 119 milyar $’dır.
Konuya rakamlar bağlamında bakıldığında birlik içindeki ülkelerin üretim süreçleri verimli bir şekilde çalışmaktadır. Genel dünya ticaretinde rakamsal olarak önemli bir konumdadır. Birlik dünya GSYIH’sının % 25.8’ini gerçekleştirmektedir. Dünya ticareti bağlamında % 20 gibi çok yüksek bir orana sahiptir. Doğal olarak Dünya Ticaretinin en büyük aktörü konumundadır.
AB-ABD arasındaki ticaret, dünya ticaretinin % 47’si gibi çok yüksek bir orandır. Buradan da şu özet çıkarılabilir; dünya ticaretinin yarısına yakını AB-ABD arasında gerçekleşmektedir. AB sadece bir ticari birlik olmayıp, birlik üye devletlerinin sosyal yaşamından çevre sorunlarına kadar bir dizi politika oluşturup uygulamaya koyan ve bunları ortak bütçeden gerçekleştirmeye çalışan bir yapıdır. Bu bağlamda bakıldığında AB, diğer ticari rakiplerinden oldukça farklı alanlara yatırım yaparak ticari dünyadan ayrı tuttuğu fonları da göz önüne alındığında daha da büyük bir ekonomik topluluk olduğu anlaşılabilir.
AB’nin geleceğini tartışmak için bu rakamları bir daha gözden geçirmek sanırım daha iyi bir analiz yapılmasında önemli bir rol oynayacaktır.
Tablolardan okunan önemli bir konu daha var. Türkiye Dünya ekonomileri arasında 17. Sırada yer alan önemli bir aktördür. Bu da AB açısından göz önüne alınması gereken önemli bir noktadır. Ayrıca tablolara bakıldığında ilk göze çarpan önemli bir noktada Türkiye’nin sahip olduğu genç nüfus, hiçte göz ardı edilebilecek bir konu değildir.
Kaynakça: https://egezegen.com/ekonomi/dunyanin-en-buyuk-ekonomileri-siralamasi/
PEOPLE'S VOTE MARCH
Geçen haftanın konusuna ilave olarak, geçtiğimiz günlerde İngiltere'de Brexit karşıtı en büyük sivil toplum hareketi gerçekleşti. Biz de İngiltere’de yaşayan ve İngiliz vatandaşı olan bir konuğumuz ile bu konu hakkında bir röportaj yaptık. Keyifli okumalar dileriz.
Ne zamandır İngiltere’de yaşıyorsunuz bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
14 senedir İngiltere’de yaşıyorum ve 9 yıldır da İngiltere vatandaşıyım. Oy kullanıyorum. Evli ve iki çocuk annesi olarak ülke adına yapılan gelecek planları beni oldukça yakından ilgilendiriyor. Çocuk sahibi olmadan önce finans sektöründe çalıştım. Bu ülkeye ilk ziyaretim ise 1999’daydı. O yıllarda yönetimde olup son dönemini yaşayan işçi partisinin genel kararlarında adeta bir sağcı parti gibi hareket etmesine rağmen, ayakta kalmaya çalışan bir sosyalist düzenin varlığı bariz hissediliyordu. Sağlık ve eğitim alanlarında yaptıkları ilerici çalışmalar vardı ve genel olarak yabancılara ve diğer kültürlere kucak açan bir anlayış söz konusuydu... Beni de bu ülkeyle ilgili cezbeden konu özelikle bu kültürel renklilik olduğunu hatırlıyorum.
Niçin Brexit’e karşısınız?
Brexit’in benim için en acı tarafı genç ve gelecek nesillerin elinden serbest dolaşım haklarının alınması. Avrupalı çalışanların ülkeyi Brexit’ten sonra terk etmesi üzerine ülke ekonomisi ve hizmet sektörü de zarar gördü.
İngiltere, bu güne kadar Avrupa Birliğinin verdiği birçok bilim fonundan yararlandı mesela. Bu fırsatlar artık olmayacak. Brexit sonrası sosyal ve ekonomik alanda büyük kayıplar hal-i hazırda yaşanmaya başlandı.
Sağcı partilerin başa geldiğinden bu yana son on yıl içerisinde de ekonominin kötüye doğru gitmesi ile doğru orantılı olarak, benim de kişisel olarak hissettiğim, yabancıları dışlayan bir tutum sergilenmekte. Bunda sağcı yapının her fırsatta yabancıların, özellikle Avrupa’dan gelip burada çalışan insanların ülke ekonomisine kattıkları değer görmezden gelinirken, dikkatleri bu grubun sosyal haklardan faydalanmalarına çekme politikaları sonucu, genel halk arasında bariz bir yabancı düşmanlığı görülmeye başlandı. Brexit ile milliyetçiliğin artması ve toplumda kabul görmeye başlaması kültürel zenginliğe karşı bir tehdit oluşturacak.
Hepimizin bildiği üzere ilk yapılan referandumda Brexit desteği oyları yüksek çıkmıştı, fakat bugün görüyoruz ki Brexit’e karşı kesimin oranı da oldukça yüksek. Sizce bu görüş farklılığı gündelik hayatta toplum içerisinde bir ayrışma yaratıyor mu?
Referandumun hemen ertesinde yaşanan büyük şokla birlikte toplumda görülebilecek en büyük uçurum açılmıştı. Aile ilişkileri, arkadaşlıklar hiç olmadığı kadar zedelendi. Referanduma kadar apolitik diyebileceğimiz İngiliz halkı politik düşüncelerini dile getirir oldu. Aylarca referandum sonuçlarından kaynaklı gerginlik, gelecekten umutsuz olma hali ve moral bozukluğu yaşandı. Hala da halk arasındaki bu uçurum kapanmış değil. Sandıktan ayrılma kararı çıkabileceğini ayrılığı destekleyenler dahi tahmin etmiyordu. Önümüzdeki 150 gün oldukça kritik bir dönem. Bu süre zarfında sivil toplum örgütlerinin çalışmalarına hız verip iktidarın Brexit ile ilgili doğru kararları uygulanmasında zorlayıcı bir rolü olacağını umuyorum.
Sivil toplum kuruluşları ve diğer örgütler bu konuda ne gibi çalışmalar yürütüyor, bildiğiniz kadarıyla bize biraz bahseder misiniz?
İktidarın Brexit anlaşmalarında verdiği yanlış kararlara tepki olarak gerçekleştirilen en büyük sivil toplum hareketi People’s Vote adı altında 20 Ekim’de Londra’da düzenlenen yürüyüştü. 700.000 yakın katılım vardı ve Blaire kabinesinin körfez savaşına katılma kararına karşı yapılan protestodan bu yana yapılmış en büyük tepki yürüyüşü idi. Aynı zamanda yakından takip ettiğim 400.000 üyesi olan sivil toplum örgütü ‘38 Derece’ var. Bu örgüt toplumsal kampanyalara destek veriyor, imza topluyor, milletvekilleriyle iletişime giriyor. Şeffaflık üzerine kurulu bir topluluk ve kurulduğundan bu yana birçok iyi yönde değişime imza attı. Bu yılki bütçe hazırlıkları boyunca birçok imza kampanyaları düzenleyerek iktidar üzerinde baskı oluşturdu ve bütçe içinde verilen beş iyi karara etkisi oldu. Bunlar çok büyük olmasa da önemli katkılar. Sosyal Sağlık Sistemine yıllık ek olarak 27,6 milyon sterlin ödenmesi, çalışan ebeveyn ve engelli vatandaşların ekonomik şartlarının iyileştirilmesi, Amazon’a dijital gelir vergisi ödeme zorunluluğunun getirilmesi, emeklilik fonlarının iyileştirilmesi kararlarının verilmesinde bu konularda yürüttüğü kampanyalarla etkin bir rol oynadı.
Son olarak, sizin eklemek istedikleriniz var mı?
İngiltere Avrupa topluluğu üyesi olmanın getirdiği birçok avantajı üyelikten çıkma kararıyla kaybetme yolunda. Bu karar en yanlış zamanda verilmiş en yanlış karar. Avrupa Topluluğu girift bir yapı ve kendine has bir iç düzeni var. Vakt-i zamanında iktidarların kötü yönetimi ile kaybedilmiş birçok Avrupa Birliği özel ödenekleri de söz konusu. Geçmiş yönetimlerin beceriksizliğinin cezasını halk Brexit kararı vererek kendi ödüyor. Sırf o çok nefret ettikleri David Cameron Avrupa Birliği üyeliğinin devamını destekliyor diye ayrılma yönünde oy kullanan birçok insan oldu. Ayrılmayı destekleyen güçler de kendi küçük çıkarları için tüm ülkenin çıkarlarını riske attılar. Referandum öncesinde Brexit’i destekleyenler Nazilerin kullandıkları propagandaları, taktikleri kullandı ve bolca yalan söyleyip boş vaatlerde bulundu. Bu ülkede 2016 referandumuyla bir nevi faşist bir darbe yaşandı.
Röportajı Yapan: Demet Ekin DORUK - Röportajı Veren: Zehra SHAKESPEARE
Tüm görseller Zehra SHAKESPEARE tarafından kaydedilmiştir.
Kaynak: https://ec.europa.eu/commission/news/commission-presents-white-paper-future-europe-2017-mar-01_en
Kaynak: https://www.ecfr.eu/article/commentary_scenarios_for_europe_deciphering_junckers_white_paper
Dünya üzerinde birçok “birlik” bulunmaktadır. Ağırlıklı olarak bunlar ticari, güvenlik, insani yardım vb. konularda yoğunlaşmaktadır. Bu birlikler dikkat edilirse sadece bir konu başlığında yoğunlaşan tek temalı birliklerdir. Ayrıca bu birliklerin çoğunluğu sermaye grubunu ve sermaye hareketlerini kapsar.
AB, sadece bir “Kömür ve Çelik Birliği” şeklinde kurulup, bugün geldiği aşamada temel kaygısı, gelecek nesillerin ekonomik ve insani normlar bağlamında, bugünden daha iyi şartlarda yaşaması olan, komplike bir birlikteliğe dönüşmüştür. Bilinen diğer birlikler genel anlamda bir konu üzerinde yoğunlaşırken, AB, “birlik içindeki ve dünyadaki insanlar için daha iyi bir gelecek” konusuna odaklanarak, çok geniş bir yelpazede işlev görmektedir. Doğaldır ki bu kadar geniş bir yelpazede birlik olmak, beraberinde getirdiği sorunları da o ölçüde büyütmektedir.
BREXIT sonrasında bu konu AB için temel bir hareket noktası olmuş, birliği, geleceği konusunda yeni arayışlara, yeni yapılanma senaryolarına götürmüştür. Bu noktadan sonra yapılan çalışmalar beş senaryo ortaya çıkarmıştır. Bu senaryo çalışmaları Avrupa Komisyonu başkanı Jean-Claude Juncker tarafından 1 Mart 2017 tarihinde Beyaz Kitap olarak kamuoyuna sunulmuştur.
1. Aynı şekilde devam
2. Yalnızca Tek Pazar
3. Birden çok gönüllüler programı
4. Daha az alanda daha etkin bir AB
5. Hep birlikte daha fazla bütünleşme
Senaryolar hakkında daha fazla bilgi için;
https://www.ikv.org.tr/images/files/beyazicler.pdf
https://www.ikv.org.tr/images/files/ikv_degerlendirme_notu_197.pdf
Burada esasen üzerinde durmak gereken konu, diğer birliklerin tek bir alanda yoğunlaşmasına tezat olan AB’nin şu an için 28 ülkeyi kapsayan yaklaşık 500 milyon nüfuslu bir kesimin tüm yaşamına dokunuyor olmasıdır.
Kısaca özetlemek gerekirse Avrupa;
1900’lerde dünya nüfusunun %25’i
1960’larda dünya nüfusunun %11’i
2015’te dünya nüfusunun %6’sı
2060 yılı için tahmini olarak %4’ünü ilgilendiren bir birliktir.
Birlik kendi içerisinde 28 devleti barındırması nedeni ile karmaşık sorunlara sahiptir. Bir kısmı çok güçlü ekonomik enstrümanlara sahipken, bir kısmı da bu kadar güçlü değildir. Maalesef bu durum insanlar arasında farklı algılar oluşturmaktadır. Kriz dönemlerinde ve yükselme dönemlerinde farklı ülkeler farklı oranlarda etkilenmektedir. Örneğin güçlü ekonomisi olan ülkelerde kriz ve sonrasında büyük değişimler olmazken, daha zayıf ekonomilerde krizden çıkış, daha belirgin farklar yaratmaktadır. Bu da daha çok, güçlü ekonomi sahibi ülke vatandaşlarında hoşnutsuzluk yaratmaktadır.
Beyaz Kitap senaryolarına bakıldığında dikkat çekici olan bir durum da şudur: BREXIT ile birlikte AB geleceğini sorgulamaya başlamışken, özellikle milliyetçi unsurları ağır basan partilerin gelecekte AB’den ayrılma sözü vermeleri, konuyu daha da önemli bir hale getirmektedir.
Bir diğer nokta ise, BREXIT bağlamında, “AB’ye hayır” diyen kesimler ayrıca tartışılması gereken bir konu gibi duruyor. Birleşik Krallık’ta AB yanlılarının gösterileri de göz önüne alındığında konu daha da bir önem kazanıyor.
AB’nin geleceği konusunda tartışmaları daha çok gündem konusu yapacağımız ortadadır. Fakat ortada bir gerçeklik varsa o da şudur: AB’nin yaşamı bir şekilde evrilerek devam edecektir. Avrupa bu konuda biraz da zorunlulukları içinde barındırmaktadır.
Bunları şöyle sıralamak mümkündür;
Ekonomi,
Genç işgücü Nüfusu,
Güvenlik,
Dünya politikasında söz sahipliği.
Bu konuda ilave bilgi için;
Ekonomik anlamda AB’nin bugünkü düzeyini koruyabilmesi, ortak bilimsel ve teknolojik üretime bağımlıdır. Ortak bütçeli bilim üretme sekteye uğrarsa, bu Avrupa ekonomisinde büyük yaralar açabilir. İstatistiki bilgiler 2030 yılında dünyanın en yaşlı nüfusunun Avrupalılar olacağını göstermektedir. Doğal olarak bilimsel üretimin sekteye uğraması sonunda, aktif işgücü yetersiz kalacak Avrupa, Uzak Doğu ile rekabet edecek pozisyonun dışına çıkacaktır.
Güvenlik konusu bugün için de bir sorun olmakla birlikte, tek tek sağlanması daha verimli olmayacaktır. Bugün AB, Avrupa tarihinde görülmemiş bir barış ortamı yaratmıştır. Barış ortamının bozulması, her şeyi tehdit edeceğinden, birlik üyelerinin böyle bir riske girmesi pek olası gözükmemektedir. BREXIT sonrası Birleşik Krallık’ta başlayan protestolar bu riske girmek istemeyenlerin sesi gibi geliyor.
BREXIT
Brexit nedir ?
İngiltere'nin AB'den ayrıldığını söylemenin kestirme bir yolu olarak kullanılan türetilmiş bir kelimedir. İngiltere (Britain) ve Çıkış (Exit) sözcüklerinin birleştirilmesinden (Br-Exit) türetilmiştir.
İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılıp ayrılmayacağına karar vermek için 23 Haziran 2016 Perşembe günü, oy kullanma çağındaki herkesin (veya hemen hemen herkesin) katılabileceği bir referandum yapıldı. Referandum sonucunda % 51,9' e karşı % 48.1 oranı ile ayrılma fikri kazandı. Referanduma katılım oranı i% 71.8 iken, 30 milyondan fazla kişi oy kullandı.
AB-İngiltere İlişkilerinin Kısa Bir Kronolojisi:
1961 yılında İngiltere'nin birliğe ilk üyelik başvurusu Fransa Cumhurbaşkanı Charles De Gaulle tarafından reddedildi. De Gaulle'ün gerekçesi, İngiltere ile ilişkilerinin zorluğu ve ABD'ye olan bağımlılığıydı.
İngiltere pes etmedi ve 1967'de, birliğin kapısını ikinci kez çaldı, ancak nedenleri ilkiyle aynı olan bir sonuçla reddedildi ve bu durum De Gaulle'in Fransa başkanlığından ayrılmasına kadarda değişmedi (1969).
Üçüncü girişim ise, 1 Ocak 1973'te birliğe kabul edilmesiyle sona ermiştir.
Fakat; İngiltere'nin, AB'nin 43 yıllık tarihinde, imtiyazlı üyeliği her zaman tartışma konusu olmuştur. Ayrıca, İngiltere, ne AB para sistemine girmiş ne de Schengen Serbest Vize'sinin bir parçası olmuştur.
İngiltere Neden Ayrılmak İstiyor?
Bunu kısaca 3 başlıkta açıklayabiliriz;
Egemenlik: İngiltere'nin, yasaları ve düzenlemeleri üzerinde daha fazla kontrol isteği;
Göç: İngiltere'nin sınırlarını kontrol etme isteği;
Bütçe: İngiltere'nin, AB bütçesine yılda 19 milyar Sterlin ödeme yapması.
Kimler Ayrılmayı Destekliyor:
UKIP (İngiltere Bağımsızlık Partisi) AB'den çıkmak için bir kampanya yürütüyor.
Beş kabine üyesi de dahil olmak üzere Muhafazakar Parti milletvekillerinin neredeyse yarısı.
Eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson, kampanyadaki en önemli figürlerden biri.
Bazı İşçi Partili milletvekilleri ve Kuzey İrlanda DUP (Demokratik Birlik Partisi).
Ayrılık Süreci Nasıl İşleyecek?
Lizbon Antlaşması'nın 50. Maddesine göre çıkış süreci, ayrılan devlet ve Birliğin karşılıklı görüşmeleri ile 2 yıllık bir süre içerisinde tamamlanır. Bu süre, tüm üye devletlerin olumlu fikri olmak şartı ile uzatılabilir.
29 Mart 2017 tarihinde İngiltere, Theresa May eşliğinde, çıkış sürecini 29 Mart 2019 tarihinde sonlandırmak üzere planladı.
Olası Sonuçlar ve Muhalif Fikirler:
İskoçya destekli Kuzey İrlanda % 55,8 kalma ve % 44,2 oranında ayrılma lehinde oy kullandı.
Bu rakamlar şöyle diyor; İskoçya ve Kuzey İrlanda, İngiltere ile mutabık değildir.
Olası Politik Problem:
İskoçya:
İskoç başbakanı Nicola Sturgeon, “ülkesinin geleceğini AB'nin bir parçası olarak gördüğünü" söyledi. Öyle ki son referandumda, oyların yüzde 55'inin Birleşik Krallık'da kalma yönünde olmasına rağmen, İskoçya bağımsızlığını ilan ederek AB'ye katılmak isteyebilir.
Sturgeon'a göre, İskoçya'nın yüzde 72 ile AB'de kalmayı tercih etmesiyle beraber, yeni bir referandum ile ülke bağımsızlığını ilan edebilir. Şu anda, İskoçya hiç istemeden, Avrupa Birliği'ni terk etmek zorunda gibi gözüküyor. Bu sebep ile referandum ihtimali söz konusu olabilir.
Kuzey İrlanda:
Kuzey İrlanda, yüz yıldan beri İngiltere'den ayrılmak için mücadele ediyor. Şimdilik, büyük ölçüde dağılmış ve silahlı faaliyetlerini sona erdiren IRA ile IRA'nın siyasi kanadı sayılan Sinn Féin partisi, Birleşik Krallık'tan ayrılmak için Kuzey İrlanda'nın çalışmalarını hızlandırdı.
Sinn Féin partisinin ulusal başkanı, bunun için sertçe konuştu ve İngiliz seçmeninin zorla Kuzey İrlanda'yı AB'den çıkardığını söyledi. ”İngiliz oyları Kuzey İrlanda'nın iradesine taş koydu. “
Bilimsel Araştırma ve Bütçe:
İngiliz bilim adamları, AB'yi terk etme kararının (Brexit) üniversiteler arası işbirliğine ve ortak bilimsel araştırma bütçelerine zarar verebilme ihtimali gerekçesi ile yanlış olduğunu söylüyorlar.
Eğitim:
AB'den ayrılmanın bir sonucu olarak, İngiliz öğrencilerin, Avrupa'yı görmesinin zorlaşmasıyla özgür ve yaratıcı dünya görüşünün zarar göreceğinden ve eğitim sisteminin zedeleneceğinden endişe edilmektedir.
Ekonomik:
Referandum sonrası sterlin dolar karşısında değer kaybediyor. Bu durum bazı tartışmalara konu olmaktadır.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE AB
Source: https://climate.nasa.gov/solutions/adaptation-mitigation/
Tarih boyunca yerleşim alanlarının genel olarak su kaynakları kenarlarında olması tesadüfi değildir. Su kaynakları insanoğlunun hayatta kalabilmesi için önemli bir olgudur. Suı kaynakları hem yaşamasal tüketim hem de ulaşım açısından önemli olmuştur.
Bu sebeple bugün insanoğlunun yerleşim ve aktivite alanları önemli ölçüde kıyı kentlerinde toplanmıştır. Su yaşamsaldır.
İklim değişikliği dendiğinde ilk akla gelen kara ve suların potansiyel ısı enerjilerinin artması ile buzulların erimesidir. Buzulların erimesi ise insanoğlunun kıyı şehirlerindeki varlığını tehdit eden en büyük sorun haline gelmiştir.
İklim değişikliği senaryoları dünya için 1.5 C ve üstündeki bir artışın, dünya üzerindeki etkilerinin yıkıcı olacağı yönündedir.
İklim değişikliği bulunduğumuz alanların sürekli ısınması anlamında anlaşılması konu açısından zayıf kalan bir yorum olacaktır. İklim değişikliği ile birlikte insanların mevcut iklim bölgelerine göre yerleşiminde büyük değişikliklere sebep olacak, soğuk ve sıcak iklim alanlarının yerleri değişecektir.
Kısacası insanoğlunun geleceğini tehdit eden iklim değişikliğinin sebebi nedir? Tek bir cevap var bu konuda. İnsanoğlunun tüketim anlayışı. Mevcut tüketim anlayışı sonucu, sera gazlarının salınımında, doğanın başedebileceğinden daha fazla miktarlarda salınımın olması.
Bu konu, bilim insanlarının ortaya koyduğu bilimsel senaryolar sonucunda dünya kamuoyunun önüne gelmiştir. Kamouyunda duyarlılığın artmasıyla birlikte, alınabilecek önlemler konusunda çalışmalar başlamış, ilk olarak Kyoto Sözleşmesi 155 devletin imza koymasıyla gündeme gelmiştir.
Bakınız Kyoto Sözleşmesi: http://www.mfa.gov.tr/kyoto-protokolu.tr.mfa
İklim değişikliği senaryolarında en büyük zararın Avrupa daha sonrada Asya kıtasında gerçekleşeceği görülmüş, bu da Avrupa Birliğinin konu üzerindeki etkinliğini artırmıştır.
İlk adımda Kyoto Protoklünden bir adım öne geçilerek Paris Sözleşmesi imzalanmıştır.
Avrupa Birliğinin konuya duyarlılığı bağlamında, konuyu kendi üyeleri içerisinde, Kyoto Protokolüne göre, ne kadar ileri taşıdığı konusunda Paris Sözleşmesini incelemek faydalı olacaktır.
Detaylar için Paris Sözleşmesi: http://www.mfa.gov.tr/paris-anlasmasi.tr.mfa
Avrupa Birliğinin, uzun vadede iklim değişikliği ile ilgili hedefleri şunlardır ;
-2050 yılına gelindiğinde AB, emisyonlarını önemli ölçüde azaltmak.
-Avrupa'yı son derece düşük karbonlu ve yüksek enerjili bir ekonomiye dönüştürmek ve gelişen ekonomi ile yaratılan iş alanı ile rekabet gücünü güçlendirmek.
Aynı zamanda bu hedeflere ulaşmak için ise şu düzenlemeler uygulamakdadır ;
-AB'nin emisyon ticaret sistemi, en düşük maliyetle sera gazı emisyonlarını azaltmak için temel araçtır.
-AB ülkeleri, yeşil enerji hedeflerine ulaşmak için rüzgar, güneş ve biyokütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını desteklemelidir.
- AB ülkeleri enerji verimliliğini arttırmak için, gerektiği kadar lüks enerji kullanımını azaltmak zorundadır.
-Otomobil üreticileri yeni otomobil ve kamyonetlerdeki CO2 emisyonlarını azaltmalıdır.
AB yerel düzeyde de iklim eylem planları ile iklim değişikliğiyle mücadele etmeye devam ediyor.
Türkiyede bu eylemin bir parçası.
Bakınız: https://www.avrupa.info.tr/tr/iklim-eylem-haftasi-2018
Yazımızın son bölümünde dikkat çekmek istediğimiz bireysel önlemlerimizde var.
Sizde bu önlemleri alarak iklim değişikliğinin önüne geçmeye bireysel olarak katkıda bulunabilirsiniz.
Source: https://climate.nasa.gov/resources/global-warming/
AVRUPA İKLİM EYLEM HAFTASI 2018
Önceki haftalarda bloğumuzda “AB ve Çevre Politikaları” konusunu yazmıştık. Bu hafta ise bu konuya, İklim Eylemi Haftasını ele alarak devam ediyoruz.
Avrupa Komisyonunun öncelikli alanlarından biri de İklim Eylemidir ve bu bağlamda çeşitli çalışmalar yapmaktadırlar. Avrupa Çevre Ajansı (EEA) verilerine göre (1); AB Üyesi Devletlerin sera gazı emisyonlarını 1990'dan 2016'ya kadar geçen sürede yüzde 22,4 oranında azaltılmıştır. Ancak küresel ısınmanın 2 ° C’nin altında tutulmasına yönelik Paris Anlaşması hedefi de korunmaya devam etmektedir. Bu nedenle Avrupa Birliği, düşük karbon ekonomisine geçişi desteklemek ve 2050 yılına kadar sera gazı emisyonlarını kademeli olarak azaltmak için önemli hedefler oluşturmuştur. Bu çalışmaların başarıya ulaşması için de yerel düzeyde güçlü bir işbirliğine ihtiyaç duyulmaktadır. Avrupa Komisyonu da bu doğrultuda hükümetler, iş dünyası temsilcileri ve sivil toplum örgütleri gibi aktörlerle ilişkiler kurmaktadır. Buna ek olarak ise delegasyonları aracılığı ile yerel işbirlikleri geliştirerek bu ülkelerle birlikte iklim eylemine yönelik çalışmalar yürütmektedir.
Avrupa Birliği, Türkiye’de de ilgili kurumlarla birlikte, ulaştırma, enerji ve tarım gibi çeşitli sektörleri kapsayan iklim projeleri yürütmektedir. İklim Eylemi Haftası da iklim konusundaki bu projeler hakkında insanların bilinçlendirilmesi açısından oldukça önemli bir etkinlik olarak öne çıkmaktadır.
Bu sene İklim Eylemi Haftası, 24-30 Eylül 2018 tarihleri arasında 20 ilde iklim temalı paneller, seminerler, konserler ve sergilerle birlikte kutlanacaktır.
Kaynakça:
(1) İklim Eylem Haftası 2018 - https://www.avrupa.info.tr/tr/iklim-eylem-haftasi-2018
Okuma önerisi ve ilgili web siteleri:
Avrupa Birliği Dijital Kitap: Avrupa Birliği ve Çevre Politikaları http://dijitalavrupa.bilgi.edu.tr
https://ec.europa.eu/clima/events/climate-diplomacy-week-0_en
Türkiye’de gerçekleştirilen etkinlikler hakkında detaylı bilgi almak için tıklayınız:
https://www.avrupa.info.tr/tr/eu_calendar
Video Önerisi:
"What is 'Climate Diplomacy'?", (Dil: İngilizce) https://youtu.be/LiWtM2fWjnE
Ayrıca: Twitter’da @ClimateDiplo hesabını da takip edebilirsiniz.
UFUK2020 Kültürel Miras Projesi (CoHERE)
Avrupa Birliği Horizon 2020 projeleri kapsamında fonlanan CoHERE projesinde akademisyenler Avrupa’ya aidiyet olgusunun nasıl oluştuğunu araştırıyor.
Bizlere “Avrupalılık” hissini veren unsurlar, Newcastle Üniversitesi önderliğinde yürütülen ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden AB Enstitüsü’nün de yer aldığı bir projede mercek altına alınıyor.
AB Komisyonu’na sunulan proje önerileri arasında 15 puan üzerinden 15 puan alarak maksimum beğeniyle kabul edilen bu projede araştırmacılar kültürel miras ve değerlerin aynı kıtada yaşayan değişik ülkelerin insanlarının “Avrupalılık” kavramı etrafında nasıl bir araya gelebildiğini veya bu kimliğe nasıl yabancılaşabildiğini inceliyor.
2,5 Milyon Euro bütçesi olan “Critical Heritages” (CoHERE) projesi şimdiye kadar Avrupa ülkelerinde insanların, grupların ve kurumların farklılıklarını inceleyen ve tarihi kültürel mirasın aidiyet veya “ait olmama” gibi duyguları yaratmak için nasıl kullanıldığını inceleyen en büyük ve geniş kapsamlı akademik projedir.
Proje farklı alanlarda kültür ve miras konularını araştırmaktadır.
Müzeler: Nisan 2016’da başlayarak üç yıl sürecek proje pek çok değişik konuyu araştırarak, örneğin Müzelerin tarihi ve geçmişi günümüze nasıl taşıdığı ve Müzelerin geçmişi “gayri resmi temsili yorumlarla” nasıl sunduğu ve bu unsurların kültürel kimliklerimize nasıl yansıdığını anlamaya çalışmaktadır.
Müzik, Dans, Diller ve Turizm: Projede ayrıca müzik, dans, diller ve turizm gibi konular da çalışılmaktadır. CoHERE Projesinde yer alan akademisyenler ayrıca tarihsel ve kültürel kimliklerin Avrupa’da Müslümanlara ve diğer azınlıklara yaklaşımı etkilemek için siyasetçiler ve medya tarafından nasıl kullanıldığını da araştırmaktadır.
Avrupa Mutfağı: Projenin diğer bir ilginç bölümünde ise çeşitli ülke ve bölgelerin mutfaklarının kültürel miraslardaki rolü araştırılarak örneğin Feta Peyniri ve Melton Mowbray turtası gibi menşei AB kanunları tarafından koruma altında olan lezzetler, değişik yemek yeme ve pişirme usulleri analiz edilerek mutfakların geçmiş ve güncel Avrupa kimliklerinin oluşmasındaki payı üzerinde çalışılmaktadır.
*Bu proje Avrupa Birliği’nin Ufuk 2020 araştırma ve yenilikçilik programı (Horizon 2020 European Union funding for Research and Innovation) altında 693289 numaralı hibe sözleşmesi ile desteklenmiştir.
Proje’nin internet siteleri:
https://research.ncl.ac.uk/cohere/
https://eu.bilgi.edu.tr/tr/programs/ufuk-2020-kulturel-miras-projesi-cohere/
Projeyi sosyal medyada takip edebilirsiniz:
Twitter: @cohere_eu
Facebook: @cohere.eu
AVRUPA BİRLİĞİ YURTTAŞLIĞI
Avrupa Birliği vatandaşlığı kavramı, ilk olarak 1992'de Maastricht'te imzalanan Avrupa Birliği Antlaşması ile ortaya çıkmıştır. Bu antlaşma dahilinde, Birliğe üye olan ülke yurttaşlarına siyasi haklar da dahil olmak üzere bir dizi yeni hak tanınmıştır.
Avrupa Birliği'nin İşleyişine Dair Antlaşma (TFEU) Madde 20 (1) 'e göre, bir Üye Devletin uyruğunu elinde tutan her kişi, ulusal vatandaşlığa ek olarak Birliğin de vatandaşı sayılmaktadır.
Birlik yurttaşlarının sahip olduğu haklar:
* diğer üye ülkelere serbest hareket etme ve ikamet etme,
* oy verme ve belediye ve Avrupa seçimlerinde aday olma,
* Parlamentoya dilekçe verme,
* Avrupa Ombudsmanına başvurma,
* ve üçüncü bir ülkede, herhangi bir üye devletin diplomatik ve konsolosluk makamlarından yararlanma.
Kaynakça ve ilgili websiteleri:
http://ec.europa.eu/citizenship/index_en.htm
http://www.europarl.europa.eu/thinktank/en/document.html?reference=EPRS_BRI(2017)599361
https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/PDF/?uri=CELEX:12012E/TXT
AB ÇEVRE POLİTİKALARI
Avrupa Birliği’nde çevre politikası, yeşilin ve doğanın korunarak insanların sağlığını ve yaşam kalitesini arttırması bakımından oldukça büyük bir öneme sahiptir. Aynı zamanda çevre faktörünün ülke ekonomisi ve politikasına da doğrudan etki ettiği bilinmektedir. AB’de çevre konusu, 1973 yılından beri hazırlanan Çevre Eylem Programları kapsamında değerlendirilmektedir.
Bu Çevre Eylem Programları AB kurumlarının ve ulusal hükümetlerin ikili sorumluluğu altındadır. Bu programların uygulanmasının sürdürülebilir bir çevre için en gerekli eylem olduğunu söyleyebiliriz. AB’nin güncel Çevre Politikası, 2020 yılına kadar geçerli olacak olan 7. Eylem Programı’na dayanmaktadır.
Animasyonu izlemek için görsele tıklayın.
AB Çevre Politikası hakkında detaylı bilgi için:
Avrupa Birliği'nin Çevre Politikası: https://www.ab.gov.tr/fasil-27--cevre_92.html
Environment: https://europa.eu/european-union/topics/environment_en
AB'nin "7. Eylem Programı" hakkında detaylı bilgi için:
Environment Action Programme to 2020: http://ec.europa.eu/environment/action-programme/
Decision No 1386/2013/EU of the European Parliament and of the Council of 20 November 2013 on a General Union Environment Action Programme to 2020 ‘Living well, within the limits of our planet’ Text: https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/?uri=CELEX:32013D1386
UFUK 2020 NEDİR?
7 yıl içerisinde (2014- 2020) yaklaşık olarak 80 milyon Avro'luk fon sağlayarak Avrupa Birliği'nin en büyük Araştırma ve İnovasyon Programı olan Horizon 2020, bu cezbedici bütçeye ek olarak, üretilen yaratıcı fikirlerin uygulanmasını sağlayarak birçok dünya ilkinin gerceklesmeşine de olanak tanıyor.
Daha fazla bilgi için: https://ec.europa.eu/programmes/horizon2020/en/what-horizon-2020
BİLGİ Avrupa Birliği Enstitüsü'nde bulunan 3 Ufuk 2020 projesi => CoHere, Feuture ve RESPOND
Detaylı bilgi için logoların üzerlerine tıklayınız!
BOLOGNA SÜRECİ NEDİR?
Bologna süreci, Avrupa'da ortak bir yükseköğretim alanı yaratmaktır. Eğitimde tek tipleşmenin karşısında çeşitlilikten doğan birliği esas almaktadır.
Kısacası Bologna Süreci için Avrupa’da yükseköğretim alanında yapılması hedeflenen reformlar bütünü de diyebiliriz. Bu reformlar öğrenim ve öğretim süreçlerinin kalite odaklı iyileştirilmesini hedeflemektedir.
Bologna Süreci'nin temeli 1998 yılında Fransa, İtalya, Almanya ve İngiltere Eğitim Bakanlarının Sorbonne'da gerçekleştirdikleri bir toplantı sonunda yayımladıkları Sorbonne Bildirisi ile atılmıştır ve 29 Avrupa ülkesinin yükseköğretimden sorumlu Bakanları tarafından imzalanarak resmi olarak ilan edilmiştir.
Bologna Süreci ile daha fazla bilgi için: Bologna Süreci Nedir? - Yükseköğrenim Kurumu (YÖK) Uluslararası İlişkiler Daire Başkanlığı
Okuma önerisi: Identity construction programmes of non-state, professional and collective actors: Case study phase II / Turkish Case Ayhan Kaya ve Ayşe Tecmen, İstanbul Bilgi Üniversitesi (2011 )
Animasyon: Jean Monnet Okulda AB'yi Öğrenme e-kitap II Animasyonları: AB ve Eğitim Politikaları
İzlemek için görsele tıklayınız:
AVRUPA KOMŞULUK POLİTİKASI (AKP)
Avrupa Birliği’nin 2004 yılındaki genişleme sürecine paralel olarak temelleri atılan Avrupa Komşuluk Politikası (AKP), AB’nin genişleme politikasının dışındaki yeni komşularıyla ilişkilerinin derinleştirilmesi ve güçlendirilmesi amacını taşır.
AKP, Doğu ve Güney Komşularına en yakın olan 16 ülkeyi kapsamaktadır. Güney ülkeleri Cezayir, Mısır, İsrail, Ürdün, Lübnan, Libya, Fas, Filistin, Suriye ve Tunus. Doğu ülkeleri Ermenistan, Azerbaycan, Belarus, Gürcistan, Moldova ve Ukrayna'dır. Rusya, ENP kapsamındaki Sınır Ötesi İşbirliği faaliyetlerinde yer almaktadır ve AKP'nin bir parçası değildir.
AKP’nin ana odakları;
Ortak değerler ve çıkarlar çerçevesinde siyasi işbirliği geliştirmek;
Ekonomik bütünleşme ve ekonomik reform süreçlerini desteklemek ve komşu ülkelerin refah düzeyinin arttırılmasına katkıda bulunmak;
Avrupa Güvenlik Stratejisi’yle de paralel olarak komşu ülkelerle kalkınma, çevre, silahsızlanma ve terörizm konularında ortak çalışmalar yürüterek, istikrar ve güvenliğin arttırılmasını sağlamaktır.
Detaylı bilgi için:
Yazarlar: Ayhan Kaya, Senem Aydın-Düzgit, Yaprak Gürsoy, Özge Onursal Beşgül
SCHENGEN
Benelüx nedir?
Benelüx, üç sınırdaş ülkenin politik ve coğrafi işbirliği için bir araya gelerek ortak bir alan yaratması ile oluşan coğrafi bir bölgedir. Benelüx adı ise bu üç ülkenin kendi dillerindeki baş harflerinin bir araya gelmesi ile oluşmaktadır. (Belgium, Netherlands, Luxembourg)
Kaynak: https://www.reddit.com/r/vexillology/comments/5lxkeg/austrohungarianized_benelux_flag/
Dünya üzerinde birçok ülkenin Benelüx örneğinde olduğu gibi politik, ticari ya da sosyal motivasyonlar ile işbirliği içine girip aralarındaki bazı sınırları kaldırdığını görebiliriz. İşte Avrupa Birliği'nin de bugün pozitif ve sosyal entegrasyon konusunda gelişimine katkı sağlayan Schengen Anlaşması ile oluşan Schengen Bölgesi de bu işbirliği modeline uygun bir örnektir.
Fakat Schengen Bölgesi Avrupa Birliği ile sınırlı ve doğrudan Avrupa Birliği üyeliği ile kazanılan bir hak değildir. Schengen Bölgesi ile Avrupa Birliği karıştırılmamalıdır.
Bugün Avrupa Birliği'ne üyelik statüsünü kazanmış her devlet, direkt olarak Schengen alanına dahil sayılmaz. Tam üyelik statüsü için gerekli koşulları sağlayan her devletin Schengen Bölgesine katılımı için ayrıca gerekli yeterliliği sağlaması gerekmektedir. Tıpkı Avrupa Birliği üyesi olmayan fakat bu serbest dolaşım alanına katılmış diğer ülkelerin de kabul için gerekli koşulları sağladığı gibi. (İsviçre, Norveç, İzlanda, Lihtenştayn)
Schengen Anlaşması ve bu anlaşmanın sağladığı serbest dolaşım hakkı 1985 tarihine kadar uzanmaktadır. 1985 yılında beş Avrupa Topluluğu üyesi devlet (Fransa, Almanya, Belçika, Hollanda, Lüksemburg) iç sınırlardaki kontrollerin düzenli ve güvenli bir şekilde kaldırılması için ilk adımı attı ve Schengen Anlaşmasını imzaladı. Yapılan bu ilk anlaşma ile oluşan alan, zamanla diğer ülkelerin katılımı ile sürekli olarak genişledi ve bugünkü Schengen Bölgesini oluşturdu. Schengen Sözleşmesi Avrupa Birliği hukukunun birincil kaynaklarına ise 1999 yılında yapılan Amsterdam Anlaşması ile dahil edildi.
Kaynak: https://www.schengenvisainfo.com/schengen-agreement/
Bugün Schengen Bölgesine üye 26 ülke bulunmaktadır ve bu ülkelerden yalnızca 4'ü Avrupa Birliği üyesi değildir. Aynı zamanda Avrupa Birliği üyesi olan fakat Schengen Bölgesi'ne üye olmayan da 2 ülke bulunmaktadır: İngiltere ve İrlanda.
Schengen Alanına Dahil Ülkeler:
Ayrıntılı bilgi için bakınız: https://www.schengenvisainfo.com/tr/schengen-bolgesi-ulkeleri-listesi/
Ayrıntılı bilgi için bakınız: https://www.avrupa.info.tr/tr/schengen-bolgesi-602
*Avrupa Birliği hakkında ayrıntılı bilgi için Jean Monnet Dijital Avrupa Birliği: Lise ve İlköğretim Öğrencileri için Türkçe e-kitap devam Projesi kapsamında hazırlanan animasyonu izleyebilirsiniz.
Animasyon: Avrupa Birliği Nedir?
MODEL EUROPEAN UNION
Günümüz temsili demokrasilerinde parlamento, demokrasinin adeta şah damarıdır. Demokrasi kavramının tanımı ancak, halkın temsiliyet organı olan parlementonun, verimli bir şekilde işlerliğine kavuştuğunda anlam kazanır. Parlamento üyeleri demokrasi ile yonetilen tüm ulus devletlerde genellikle doğrudan halk tarafından kendilerinin sesi olmak ve halkın talepleri doğrultusunda hak aramak için seçilir. Günümüz dünya düzeninde, halkın kendi kendini yonetmesinin en kilit noktası, işler bir parlamentoya sahip olmasıdır. İşte tam da bu doğrultuda Avrupa Birliği'nin sahip olduğu Avrupa Parlamentosu da, tıpkı yerel parlamentolar gibi, Avrupa vatandaşlarının sesi olmak ve onların hak ve taleplerini dile getirmek için oldukça aktif bir şekilde calışmaktadır. Avrupa Birliği, demokrasi ve hukuk devleti ilkelerini en temel değerleri olarak benimsediğini her fırsatta göstermiş ve Avrupa Parlamentosunun görev ve yetkilerini zaman içinde sürekli bir şekilde arttırmıştır. Bugün Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği karar alma sürecinde, Konsey ile eşit söz hakkına sahiptir. Yani üye ülkeleri bağlayacak olan hukuki düzenlemeler, Avrupa Parlamentosu ve Konseyi'nin onayı ile mümkündür. Ayrıca Avrupa Parlamentosu, birlik vatandaşlarının çıkarlarını ve haklarını koruma konusunda Komisyon'u denetleme hakkına da sahiptir.
Bizler bu doğrultuda Avrupa Parlamentosu'nun simülasyon programı olan Model European Union'a katılmış bir öğrencinin ağzından bu konudaki deneyimlerini ufak bir mülakat ile öğrenmek ve bu görüşleri sizlere aktarmak istedik.
Keyifli okumalar...
Kendinizi tanıtır mısınız?
Ben Hülya Ezgi Tolay. İzmir Ekonomi Üniversitesi, İşletme Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünden yeni mezun oldum.
Model European Union projesi nedir ve bu projeye nasıl dahil oldunuz?
MEU projesi, simülasyon programı altında lisan ve yüksek lisans derecelerindeki öğrenci ve yeni mezun kişiler için Avrupa Birliğinin isleyişini öğrenmeleri için uygulamalı eğitim fırsatı sunan bir programdır. Avrupa Birliğinin kontrolü altındadır ve bu programlar için yıllık ortalama 500 bin Euro bütçe ayrılmaktadır. Bu projeye dahil olma süreci ise biraz zor ama eğlenceli. Öncelikle başvuru formunu dolduruyoruz (transkript, niyet mektubu, ön yazı vb). Daha sonra, eğer uygun görülürseniz, makale yazmanız için birkaç soru soruluyor. Beni en zorlayan kısım makale yazma kısmıydı çünkü kelime sınırı 500 idi ve bütün bilgimi bu kadar kısa bir yazıya aktarabilmek benim için çok zordu. Eğer makaleniz uygun bulunursa eğitime katılmaya hak kazanmış oluyorsunuz ve süreç başlıyor. MEU 2018 için yapılan 500 başvurudan sadece 180i eğitime katılma hakkı kazandı. Bunun yanı sıra eğitim programının katılım ücreti de var(150 Euro). Bu katılım ücreti içerisinde konaklama, şehir içi ulaşım, yemek, şehir gezisi gibi birçok hizmet bulunmaktadır. Ayrıca burs alabilme imkânları da mevcuttur. Ben burslu katıldım mesela. Burs için ise belirli bazı şartlar var. Resmi internet sitesinden bu şartların neler olduğuna ulaşabilmeniz mümkün.
Bu simülasyonda pozisyonunuz ne idi?
Ben bu simülasyonda Almanya'dan katılım sağlayan bir Avrupa parlamentosu üyesiydim. Üye olduğum parti grubu ise sosyal demokratlardı.
Progressive Alliance of Socialists and Democrats (S&D)
http://www.socialistsanddemocrats.eu/
Türk Parlamentosu ile Avrupa Birliği Parlamentosu arasında nasıl farklar ve benzerlikler gözlemlediniz?
Benim gözlemime göre farklılıklardan çok benzerlikler söz konusuydu. Sonuçta parlamento işleyiş sistemi demokrasi ile yönetilen tüm ülkelerde birbirine çok benzer. Öncelikle şunu söylemeliyim ki, AB’de çok partili bir sistem söz konusu. Tıpkı Türkiye’deki gibi ve hem partiler arasında hem de siyasal sistemde parçalanmalar oldukça fazla. Sağcı, solcu, aşırı sağcı, aşırı solcu, muhafazakârlar gibi. Mesela Avrupa Birliğinde en güçlü partilerden birisi EPP/Merkez Sağ ve Hristiyan Demokratlar. AKP gibi sağ eğilimli bir partidir ve parlamentoda çoğunluğu sağlamaktadır. Farklılık olarak ise şunu söyleyebiliriz; Avrupa Birliği içerisindeki parti vekilleri birbirlerini ciddi şekilde eleştirebiliyorlar fakat bu eleştiriler, kesinlikle saygı çerçevesini hiç aşmadı benim katıldığım MEU programında. Fakat Türkiye Parlamentosunda ne yazık ki vekillerimizin fikir ayrılıkları kavga ya da hakaret ile sonuçlanabiliyor. AB’de bu durumun söz konusu olmamasını insanların demokrasiyi kendi yaşantılarına dahi katlamaları olarak yorumlayabiliriz.
Birliğin benimsediği demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinin yansımalarını hissedebildiniz mi?
Kesinlikle hissettim. Daha önce de belirttiğim gibi şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim ki; demokrasi ruhunu günlük yaşantılarında dahi benimsemişler. Yasama, yürütme ve yargı organları keskin bir şekilde birbirinden ayrılmaktadır. Bunu bu programda net bir şekilde hissettim. Gerçek demokrasiyi gözlemlemek paha biçilemezdi.
Proje çalışanlarının ( sizi ağırlayan ekibin ) size yaklaşımı hakkındaki gözlemleriniz nelerdir?
Öncelikle hepsinin gönüllü çalışanlar olduğunu belirtmek isterim. Çok ciddi zaman ve emek harcanmıştı. Gönüllü çalışanların işini ciddiyetle, saygıyla ve aşkla yaptıklarını görmemek için kör olmak gerekirdi. Programın sonuna kadar hiçbir sistemsel aksaklık yaşamadık her şey son derece disiplinle planlanmıştı ve kusursuzdu.
Avrupa Birliği Parlamenterlerinin parlamentoda ulusal kimliklerini değil de siyasal görüşlerini temsil etmelerinin sebepleri nelerdir? Bu durum, karar alma mekanizmasına ne şekilde yansımaktadır?
Avrupa Birliği parlamenterleri; parlamentoda, mensubu oldukları üye devletlerden ziyade birliğin vatandaşlarını temsil etmektedirler ve bu yüzden parlamenterlerin parti grupları ülkelerine göre değil eğilimli oldukları siyasal görüşlerine göre belirlenir. Parlamentoda bir grup kurmak için en az 7 farklı üye ülkeden 25 kişi sayısına ulaşmanız gerekmektedir. Birlik böylece Avrupa Birliği Vatandaşlığı kavramını geliştirmeye ve demokrasi açığını kapatmaya çalışır. Birlik bu sayede parlamento üyelerinin bireysel ülke çıkarlarını değil, tüm Avrupa vatandaşlarının siyasal görüşleri ve çıkarlarını savunmaları hedeflemiştir. Fakat tabii ki de işleyişte zaman zaman aksaklıklar çıkabiliyor. Katılmış olduğum simülasyon programında da bunun bir örneğini yaşadık, dilerseniz bahsetmek isterim.
LGBT hakları ile ilgili bir yasa değişikliğine gidildi fakat sol görüşlü bir parti olan Yeşiller ideolojik olarak zaten kendi aralarında fikir ayrılıkları yaşıyorlardı. Bu konu üzerindeki yasa değişikliğinde, bazı Yeşiller Avrupa Birliği Vatandaşlığı kavramını umursamayarak kendi ülkesinin vatandaşlarının çıkarlarını düşündüler ve bu nedenle parti arasında ciddi bölünmeler yaşandı. Bu olayın sonucunda oylamaya gidilmeden önce yeni bir korsan parti kuruldu ve bu şekilde Yeşiller bölünmüş oldular. Bu noktada, AB ilkelerine göre Avrupa Birliği içerisindeki vatandaşlık hakları konuşulması gerekirken bireysellik ön plana çıkmış oldu. Fakat yine de demokrasinin temel kavramlarının tehlikeye atılmadığının altını çizmek isterim.
Bir parlamentoda farklı ulusal kimliğe sahip insanlarla aynı fikir üzerinde çalışmanın size kazandırdıkları oldu mu?
Yukarıda da birkaç kez belirttiğim gibi AB’nin temeli hoşgörüye, saygıya, demokrasiye dayanıyor demek hiç yanlış olmaz. Ara sıra aksaklıklar çıksa da birlik olma mantığını her Avrupa Birliği’ne üye olan devlet başarmış diyebilirim. Yine katıldığım programdan örnek vererek açıklayacak olursam sağ eğilimli olan EPP kendi içlerinde hemen hemen her yasa değişikliğinde fikir ayrılıklarına düştüler. Fakat saygı, karşılıklı özveri ile bir sorun çıkmadan uzlaşmayı başarabildiler. Hepsinin farklı ülkeleri temsil etmelerine ve aynı kanun değişikliği üzerinde farklı görüşlere sahip olmalarına rağmen herkesin çıkarları göz önüne alınarak ortak sonuca çok rahat varıldı.
Sizin eklemek istedikleriniz var mı?
MEU, benim gibi Sosyal Bilimler Fakültesi öğrencilerinin okulda öğrendikleri bilgileri pratikte uygulama ve kavrama imkanı sunuyor. Bu simülasyona bu bölümlerde okuyan herkesin katılmasını tavsiye ederim. Bunun yanında program sonunda sertifika veriliyor. Sosyal Bilimler Fakültesi öğrencileri için böyle bir sertifikaya sahip olmanın önemini vurgulamama gerek yok diye düşünüyorum. Ayrıca; bu programa katılarak tecrübe edinildiği için ilerleyen yıllarda gönüllü olarak organizasyon ekibi üyesi olarak çalışabilme imkânları da var. Bunun yanı sıra kendi adıma konuşacak olursam Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bitirmiş birisi olarak AB parlamentosunu görmek, o demokrasi ruhunun bir parçası olabilmek, bize senelerce yazılarak öğretilen kavramların uygulamalı şekline şahit olmak çok mutluluk vericiydi ve aynı zamanda öğreticiydi.
Ayrıntılı bilgi için: http://www.meu-strasbourg.org/
Youtube kanalı: https://www.youtube.com/user/MEUStrasbourg/featured
Görseller için kaynak: https://www.facebook.com/meustrasbourg
Röportajı yapan: Ekin Doruk , Stajyer, Avrupa Birliği İlişkileri Bölümü öğrencisi
AVRUPA BİRLİĞİ'NİN 2004 GENİŞLEMESİ
Kaynak:https://epthinktank.eu/2016/01/16/enlargement-what-think-tanks-are-thinking/
2.Dünya Savaşı sonrası oluşan iki kutuplu yeni dünya düzeninde 6 kurucu ülke tarafından 1951 yılında Avrupa Kömür ve Çelik Birliği Antlaşması ile ilk adımları atılan Avrupa Birliği, 1990’lı yıllara gelindiğinde 3 genişleme hareketi ile 15 üyeye ulaşmıştı. Fakat Avrupa entegrasyonu fikrinin tamamlayıcısı olan genişleme politikasının en etkili ve önemli basamağı 2004 yılında üye sayısını 25’e yükselten Merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinin birliğe katılımı oldu. Üstelik bu katılım aynı zamanda birlik içindeki ‘’koşulluluk ilkesinin’’ de kurumsallaşmasını sağladı.
Soğuk Savaşı sonu Berlin Duvarı’nın yıkılışı ile tekrar yapılanan dünya düzeninde Sovyetlerden kopan Merkez ve Doğu Avrupa ülkeleri planlayıcı ekonomi ve otoriter rejim sonrası demokrasi ilkesini ve serbest piyasa ekonomisini benimseyerek Avrupa bütünleşmesi çizgisine yaklaşmakta kararlıydılar. Avrupa Birliği’nden bağımsız olarak da yüzyıllardır süre gelen ‘’Birleşik Avrupa’’ hayali, nihayet Soğuk Savaş sonrası tekrar gün yüzüne çıkmıştı. Bu ülkeler Batı Avrupa Bütünleşmesine dahil olmanın diğer olası seçeneklerden daha faydalı ve barışçıl olacağına inanmaktaydı. Avrupa Birliği’nin ise bu bütünleşmeye bakış açısı 21-22 Haziran 1993 yılında yapılan Kopenhag Zirvesi ile belli olmuş ve AB Merkez ve Doğu Avrupa Ülkelerinin gerekli ekonomik ve siyasi kriterleri yerine getirip, sorumlulukları karşılamaları durumunda birliğe üye olabileceklerini ifade etmiştir.
Kopenhag Zirvesi’nde ilk defa Avrupa Birliği üyeliği ve kabulü koşulları yazılı olarak üç başlık altında ‘’Kopenhag Kriterleri’’ olarak derlenmiştir.
•Siyasi kriterler: Aday ülke, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, azınlıkların korunması ve kabul görmesinin güvence altına alındığı istikrarlı bir kurumsal yapıya kavuşmuş olmalıdır.
•Ekonomik kriterler: Aday ülkede iyi işleyen bir pazar ekonomisi ve AB içindeki piyasa güçlerine ve rekabet baskısına karşı koyabilme kapasitesi bulunmalıdır.
•Topluluk müktesebatının kabulü: Aday ülke, siyasi, iktisadi ve parasal birliklerin amaçlarına uyulması dâhil olmak üzere, Avrupa Birliği mevzuatını üstlenebilme ve uygulayabilme kapasitesine sahip olmalıdır. Bunlar arasında siyasi kriterler, yani demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlıklara saygı AB'ye üyelik görüşmelerinin başlaması için ön koşuldur. Bu kriterleri yerine getirmeyen bir ülke ile müzakere süreci başlatılmamaktadır.
Kaynak: https://www.ikv.org.tr/ikv.asp?id=281
AB'ye katılım sürecinde Komisyon, aday ülkelerin Kopenhag Kriterlerini karşılama yönünde kaydettikleri ilerlemeleri düzenli olarak izlemekte ve 'İlerleme Raporu' ile ortaya koymaktadır. 'Katılım Ortaklığı Belgesi' ise aday ülkelerin üyelik yönünde gerçekleştirmeleri gereken tüm çalışmaları önceliklerine göre bir takvim çerçevesinde ortaya koymaktadır. Her aday ülke, Katılım Ortaklığı Belgesi'nde belirtilen önceliklerin yerine getirilmesi ve AB müktesebatına uyum sağlanması için detaylı bir 'Ulusal Program' hazırlamaktadır.
2004 Tarihinde Avrupa Birliğinin 4. Genişlemesi ile Birliğe Dahil Olan Ülkeler:
Macaristan
Polonya
Çek Cumhuriyeti
Slovenya
Estonya
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi
Letonya
Litvanya
Malta
Slovakya
Ayrıntılı bilgi için: https://www.avrupa.info.tr/fileadmin/Content/publications/tr/TR_071123_ENL-Understand_pq.pdf
GENÇLER, TEMEL HAKLARINIZI BİLİN...
İnsan saygınlığı, eşitlik, adalet, özgürlük, dayanışma gibi evrensel değerleri koruyarak demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri üzerine kurulan Avrupa Birliği, bireyin sahip olduğu hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi konusunda her zaman ilerleme kaydetmiştir. Birlik bu değerlerin korunmasına ve geliştirilmesine katkıda bulunurken Avrupa halklarının farklı kültür ve gelenekleri ile üye devletlerin milli kimliklerine saygı duymaktadır.
Birlik kuruluşunun erken yıllarında birincil kaynaklarda bu konu hakkında bir düzenleme olmaması ile birlikte, temel haklar şartı gerekliliği 60’lı yılların sonlarına doğru geliştirilmeye başlanan birlik içtihat hukuku ile ortaya çıkmıştır. 3-4 Haziran 1999 Köln Zirvesi Sonuç Bildirgesi’nde temel hakların korunması ve sermayenin malların, hizmetlerin, insanların serbest dolaşımı özgürlüğünün düzenli ve dengeli bir şekilde sürdürülebilmesi için sosyal ve bilimsel ilerlemeler ışığında bu hak ve özgürlüklerin bir bildirgede açıkça belirtilmesi gerektiğine karar verilmiş ve 7 Aralık 2000 tarihinde Nice’de ‘’Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’’ imzalandıktan sonra, Lizbon Antlaşması (2009) ile birincil hukuk kaynaklarına dahil edilmiştir.
Bu Şart ile insanlık onuru, yaşama hakkı, işkence ve insanlık dışı muamele yasağı, kişinin bedensel-ruhsal dokunulmazlık hakkı gibi en temel haklar başta olmak üzere; üye ülkelerde yaşayan insanların bireysel haklarının düzenlendiği gibi, bireylerin birlik vatandaşlığı hakları da 5. Kısım’da düzenlenmiştir. Birlik dahilinde bir üye ülkede yaşayan her vatandaş (tıpkı yerel parlamentolarda olduğu gibi) Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy kullanma ve aday olma hakkına sahiptir. Böylece bu şart ile birlik vatandaşlığı kavramı da geliştirilmiştir.
Görsel İçin Kaynak: https://twitter.com/eu_commission/status/733239474327572481
Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı, Birliğin görev ve yetkileri ile yetki ikamesi (subsidiarity) ilkesi göz önünde bulundurularak üye devletlerin
Ortak anayasal değerleri ve uluslararası yükümlülüklerinden,
Avrupa Birliği ve Topluluk antlaşmalarından,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinden,
Topluluk ve Avrupa Birliği tarafından kabul edilen sosyal şartlardan,
Avrupa Birliği Adalet Divanı ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihat hukukundan kaynaklanan hakları kapsamaktadır.
Temel Haklar Şartı Maddeleri İçin Bakınız:https://www.avrupa.info.tr/tr/avrupa-birligi-temel-haklar-bildirgesi-708 (TÜRKÇE)
Kaynak: http://europa.eu/rapid/press-release_MEMO-14-284_en.htm
Video Önerisi:
PAYLAŞILAN FARKLILIKLAR
‘Politik ya da daha farklı şeylerden ayrılmak için biraz daha sanatı evrenselleştirmek gerekiyor. O yüzden Fransız Kültür Merkezi duvarına yaptığım sanatımın adı ‘Paylaşılan Farklılıklar.’ Jef Aerosol.
- 1957 yılında Fransa’da doğan Jef Aerosol, bugün ilgisini daha çok sokak sanatına (Street art) yöneltmiş olan bir resim sanatçısı. –
Kaynak: https://gazetedokuzeylul.com/paylasilan-farkliliklar/
Farklı tarihsel, kültürel, siyasal ve toplumsal birikimlere sahip tarafların yan yana gelmesinin zaman zaman gerilimlere yol açtığını kabul etmek ile birlikte, bu bir araya gelişin karşılıklı bir güven ve anlayış ortamını yaratacağını beklemek de oldukça gerçekçi bir bakış açısıdır.
50 yılı aşkın süredir AB ile diyalogda ve 1999 Helsinki zirvesinden beri resmi olarak birlik adayı olan Türkiye ile birlik üyesi toplumların aralarındaki gerilim yaratan farklılıkların da bu bakış açısı ile ele alınması oldukça barışçıl bir yol olsa gerek.
Kaynak: https://gazetedokuzeylul.com/paylasilan-farkliliklar/
Fransız sanatçı Jef Aerosol da bu derin olayı tam da bahsettiğim bakış açısından okuyor olsa gerek ki, İzmir Fransız Kültür Merkezi duvarına yaptığı eseri için şu sözleri dile getiriyor:
‘İzmir'deki duvar resimlerinde insanlar Türkiye ile Fransa'nın farklı buluşmalarına şahit olabilir. Burada hoşgörüyü ön plana çıkarmayı hedefledik. Türkiye ve Fransa çok güzel iki yer.’
Binlerce yıldır var olduğumuz dünyada, özellikle 1945 sonrası çizilen sınırlar ile oluşan günümüz haritalarına baktığımız zaman, insanlar bambaşka yerlerde oldukça aynı yapılagelişleri paylaşabiliyor. Dünyanın öbür ucunda bile kendinizden ya da kendi çevrenizden bir şeyler bulabilmek oldukça kolay bir durum. Çünkü insan her zaman kendisine yakın olanı arar ve bunu pek de bilinç dahilinde yapmaz. Bu varoluşsal bir meseledir, insan hayatta kalma içgüdüsü ile aynı olanı arar. Bu yüzden benzer olanı keşfetmek her zaman daha kolaydır.
Fakat pek farkında olmadığımız bir durum da var. Aynı şekilde dünyanın bambaşka köşelerinde gördüğümüz farklı toplumların biricik farklılıkları da tıpkı bizim çevremizdeki biricik farklılıklarla aynı özelliği taşıyor, bir diğerine karşı farklı olma özelliğini. Çünkü sonsuz sayıda var olan ve olacak olan ötekilerin paylaştıkları mutlak aynı olan tek şey, farklı olma özellikleridir.
Bu paylaşılan farklı olma statüsünün aslında insanoğlunun en büyük benzerliği olduğu farkındalığı ile hareket edip, farklılıkları değer katıcı ve besleyici tarafından ele alarak hayatlarımıza eklemler isek güven dolu ve barışçıl bir ortam oluşturmak daha kolay ve mümkün olacaktır.
Bizi biz yapan, değerlerimize değer katan farklı olandır.
Dünya farklılıkların birlikteliği ile güzeldir.
Kitap Önerisi:
Farklılıkların Birlikteliği:Türkiye ve Avrupa'da Birarada Yaşama Tartışmaları
AVRUPA BİRLİĞİ'NİN KURUMSAL YAPISI (3. BÖLÜM)
AB Kurumsal yapı incelememizi bu haftaki 3.postumuzla bitiriyoruz.
Bölgeler Komitesi
Bölgesel Komite, AB içindeki yerel ve bölgesel idarelerin temsilcilerinden oluşan nitelikli bir komitedir. Komite 1994 yılında kurulmuştur ve çeşitli uzmanlık grupları halinde çalışır. Komite bünyesinde ayrıca çeşitli alt komiteler kurulabilir. Belirli karar önerileri ya da sorunlar üzerine görüş taslakları da bu alt komiteler tarafından hazırlanır.
Mali Kurumlar: Avrupa Merkez Bankası
Avrupa Merkez Bankası, Euro Bölgesi'nin para politikalarını yürütme yetkisine sahip olan bağımsız bir kuruluştur. Avrupa Merkez Bankasının en önemli görevleri, AB’nin para politikalarını belirlemek, Euro’nun satın alma gücünü korumak ve Euro bölgesinde fiyat istikrarını sağlamaktır.
Mali Kurumlar: Avrupa Yatırım Bankası
Avrupa Yatırım Bankası, Avrupa entegrasyonunun başlangıcından beri varlığını sürdüren bir kurumdur. Avrupa Yatırım Bankası'nın temel amacı, AB politika yönelimlerine uygun olarak yatırımları desteklemektir.
Okuma Önerisi:
AVRUPA BİRLİĞİ'NİN KURUMSAL YAPISI (2. BÖLÜM)
Bu hafta AB’nin kurumsal yapısını incelemeye 2.bölümümüzle devam ediyoruz.
Avrupa Toplulukları Adalet Divanı (ATAD)
Avrupa Toplulukları Adalet Divanı Avrupa bütünleşmesinde en temel rolü oynayan hukuk kurumudur. AB kurucu antlaşmalarının yorumlanması ve uygulanmasının hukuk çerçevesi içinde kalınmasını sağlamak ATAD’ın temel görevidir. ATAD, kuruluşundan bu yana AB entegrasyonunda önemli bir rol oynamıştır.
Avrupa Birliği Sayıştayı
Sayıştay’ın bugünkü yapısı, 1975 yılında Lüksemburg’da oluşturulmuştur. Temel olarak Sayıştay, AB’nin gelir ve giderlerinin düzenini ve hukuka uygunluğunu denetleyen bir kurumdur.
Ekonomik ve Sosyal Konsey (ECOSOC)
Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi (ECOSOC), işçi ve işveren örgütlerinin temsilcilerini içeren bir danışma organıdır. ECOSOC, AB ile ilgili konular hakkında Avrupa Komisyonu, Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosuna görüş bildirmektedir. Böylelikle, ECOSOC, AB'nin karar alma kurumları ve AB vatandaşları arasında köprü görevi görmektedir.
Okuma Önerisi:
AVRUPA BİRLİĞİ'NİN KURUMSAL YAPISI (1. BÖLÜM)
AVRUPA BİRLİĞİ'NİN KARAR ALMA ÜÇGENİ
Bugün, Avrupa Birliği'nin “karar alma üçgeni” olarak da adlandırılan kurumsal yapısını inceleyeceğiz. Bu üç kurum;
Avrupa Parlamentosu
Avrupa Parlamentosu, yasama, bütçe ve siyasi kontrol yetkisine sahiptir. Avrupa Parlamentosu’nda da genel kurul çalışmalarını hazırlamak için çeşitli komisyonlar kurulur. Komisyonlar her dönem Parlamento tarafından belirlenir ve sektörel temelli olarak organize edilir.
Avrupa Parlamentosu seçimleri 5 yılda bir yapılmaktadır. AB üye ülkelerindeki vatandaşların parlamentoda oy kullanma ve aday olma hakkı vardır. Avrupa Parlamentosu doğrudan oyla işbaşına gelen tek uluslararası platformdur.
AB Bakanlar Konseyi
Avrupa Birliği’nin en önemli kurumlarından biri, Bakanlar Konseyi’dir. AB Bakanlar Konseyi'ni Avrupa Konseyi ile karıştırmamak gerekir.
AB Bakanlar Konseyi, AB'nin ana karar verme kurumudur ve üye ülkeler arasında ekonomik ve siyasi kararların yerine getirilmesi için koordinasyon rolü oynar.
Avrupa Komisyonu
Avrupa Komisyonu, AB kurumları arasında en özgün yapıya sahip olma özelliğini taşır.
Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği müktesebatının geliştirilmesi için çalışır ve kurucu Antlaşmalarının koruyucu görevini üstlenir.
Avrupa Birliği ortak politikalarının uygulanışını ve bütçesini denetler.
Uluslararası düzeyde ve üçüncü ülkeler nezdinde Avrupa Birliği’ni temsil eder. Ayrıca, komisyon, AB kurumları arasındaki olası çatışmalar için bir arabulucu pozisyonu üstleniyor.
Okuma Önerisi:
Avrupa Birliği’ne Giriş Tarih, Kurumlar ve Politikalar
TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİK SÜRECİ
Türkiye, insanlık tarihinin en büyük barış projesi olarak nitelendirilen Avrupa Ekonomik Topluluğuna 1959 yılında ortaklık için başvuruda bulunmuştur. Avrupa Ekonomik Topluluğu Bakanlar Konseyi, Türkiye’nin başvurusunu kabul ederek üyelik koşullarını gerçekleştirinceye kadar geçerli olacak bir ortaklık antlaşması imzalanmasını önermiştir.
Ankara Anlaşması, 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanmış ve 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe girmiştir ve Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerinin hukuki temelini oluşturması bakımından önemli bir antlaşmadır.
Ankara Anlaşması, Türkiye'nin Avrupa Ekonomik Topluluğuna entegrasyonu için üç dönem belirlemiştir. Bu dönemler, 1964’ten itibaren başlayan hazırlık dönemi, geçiş dönemi ve nihai dönem olarak belirtilmiştir.
Tüm süreci detaylı olarak AB Bakanlığının sitesinden inceleyebilirsiniz.
LİZBON ANTLAŞMASI ve ÖNEMİ (2007)
Reform Antlaşması olarak ta bilinen Lizbon Antlaşması 18-19 Ekim 2007'de Lizbon'da (Portekiz) yapılan zirvede onaylanmıştır. Uzun süre AB üye ülkelerinin tabi olacağı bir anayasa üzerine çalışılmıştır ancak Hollandalı ve Fransız seçmenlerin ulusal referandumlarda bu fikre karşı çıkması nedeniyle başarılı olunamamıştır. Lizbon Antlaşması 2009 yılında yürürlüğe girmiştir ve AB’nin yapısında ve karar alma mekanizmalarında önemli değişiklikler ön görmüştür.
Dış politikada tek seslilik amaçlı olarak atanan AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ise, Dışişleri Bakanlarını buluşturan Dış İlişkiler Konseyi toplantılarına başkanlık edecek ve AB Komisyonu başkan yardımcılığı görevini de üstlenecektir ve eşgüdüm sağlayacaktır.
Anlaşma aynı zamanda yeni bir oylama sistemi de getirmiştir. İkili çoğunluğun gerekli olduğu oylama sisteminde, karar alınabilmesi için ülke sayısı dikkate alındığında yüzde 55, ve ülke nüfusları dikkate alındığında yüzde 65 destek bulunmasını gerekmektedir.Anlaşma aynı zamanda, Avrupa Parlamentosu’nun seçilmiş üyelerinin AB yasalarını uygulamak zorunda olduğu politika alanlarını arttırmıştır.
JEAN MONNET MÜKEMMELİYET MERKEZİ NEDİR?
Jean Monnet Mükemmeliyet Merkezi (Jean Monnet Centre of Excellence), Avrupa Birliği ile ilgili konularda yeterlilik ve bir bilgi merkezi noktasıdır. Avrupa çalışmalarındaki çeşitli disiplinler ve kaynaklar arasında bağlantılar oluşturma ve diğer ülkelerdeki akademik kurumlarla bağlantıları geliştirme fırsatı vermek için üst düzey uzmanları bir araya getirir.
Merkezler, Avrupa Birliği konularıyla ilgili olmayan fakültelerin öğrencilerinin yanı sıra politika yapıcılar, memurlar, organize sivil toplum ve kamuya da ulaşmada önemli bir rol oynamaktadır. Daha fazla bilgi için AB Komisyonu web sitesini ziyaret edebilirsiniz: https://eacea.ec.europa.eu
İstanbul Bilgi Üniversitesi Avrupa Birliği Enstitüsü, Avrupa Komisyonu’nun "European Values at School-EUducate (Okulda Avrupa Değerleri" projesi ile Avrupa Birliği Komisyonu tarafından “Jean Monnet Mükemmeliyet Merkezi" olarak kabul edilmiş; bu değerlendirmeyi de çok yüksek bir derece elde ederek kazanmıştır. Türkiye'de daha önce sadece üç kuruma verilmiş olan "Jean Monnet Mükemmeliyet Merkezi" ünvanı İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Avrupa Birliği çalışmaları alanında 1996’dan bu yana sürdürmüş olduğu başarılı faaliyetlerin sonucudur.
Okulda Avrupa Değerleri projemiz ve etkinliklerimizi bu linkte bulabilirsiniz => https://eu.bilgi.edu.tr/tr/programs/jean-monnet-okulda-avrupa-degerleri/
MAASTRICHT ANTLAŞMASI
7 Şubat 1992'de imzalanan Maastricht Antlaşması, Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun (AET) Avrupa Birliği'ne dönüşmesi için atılan son adım olarak bilinmektedir. Antlaşma yürürlüğe Kasım 1993'te girmiş ve Avrupa Birliği resmi olarak kurulmuştur. Bundan dolayı da antlaşmanın diğer adı Avrupa Birliği Antlaşmasıdır.
2007 yılında imzalanan Lizbon Antlaşması ile yürürlükten kaldırılan "Avrupa Birliği'nin 3 Sütunu" adı verilen birlik politikaları da bu antlaşmayla birlikte oluşturulmuştur.
Bu üç sütunda;
Topluluk sütunu ekonomik, toplumsal ve çevresel konuları,
Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası sütunu dış ilişkileri ve askeri konuları,
Güvenlik Güçleri ve Adalet Alanında İş Birliği sütunu ise suça karşı birlikte çalışma gibi konuları kapsamaktadır.
AVRUPA BİRLİĞİ SLOGANI: “ÇEŞİTLİLİK İÇİNDE BÜTÜNLÜK”
Avrupa Birliği 2000 yılından beri birliğin tüm resmi dillerine de tercüme edilmiş olan "çeşitlilik içinde bütünlük" sloganını kullanmaktadır. Bu slogan, Avrupa bayrağı ve Avrupa marşının yanında Birliğin en yeni sembollerinden biridir ve birçok farklı kültürün, dilin ve geleneğin bir arada olmasının AB’nin refah ve barışı için önemini simgelemektedir.
AVRUPA BAYRAĞI
Avrupa bayrağın tarihi 1955'e kadar uzanmaktadır. İnsan haklarını savunan ve Avrupa kültürünü destekleyen Avrupa Konseyi, mevcut tasarımı kendi kullanımı için seçmiştir. Takip eden yıllarda ise gelişmekte olan diğer Avrupa kurumlarının da aynı bayrağı benimsemeleri için teşvikte bulunmuştur. Böylece Avrupa Birliği, mavi renk ve 12 sarı yıldız olan bir bayrakla simgeleşmeye başlamıştır. Bayrak, Avrupa'nın kimliği ve bütünlüğünü işaret etmektedir. Bazı insanlar 12 yıldızın AB üye ülkelerinin sayısını temsil ettiğini varsaysa da aslında bütünlük ve uyumu temsil etmektedir.
AVRUPA MARŞI
Avrupa Konseyi tarafından 1972 yılında Kabul edilen Avrupa Marşı, Beethoven'ın 9. Senfonisi'nin son bölümünden uyarlanmıştır. 1986'dan beri Avrupa Birliği tarafından kullanılmaktadır.
Daha fazla bilgi için:
https://europa.eu/european-union/about-eu/symbols/motto_en
https://www.coe.int/en/web/about-us/the-european-flag
https://www.ab.gov.tr/262_en.html
9 MAYIS AVRUPA GÜNÜ
9 Mayıs 1950 tarihinde Fransız Dışişleri Bakanı Robert Schuman, Avrupa'da barışçıl ilişkilerin kalıcı şekilde kurulması gerektiğinin zaruri olduğunu belirterek daha sistematik ve organize bir Avrupa kurmak gayesiyle bir kanun teklifi açıklamıştır. "Schuman Bildirisi" olarak da bilinen bu tasarı, bugün Avrupa Birliği olarak kabul ettiğimiz kurumun yapı taşı olarak görülmektedir.
1985 yılında Milan'da yapılan Zirve sonrasında 9 Mayıs'ın, "Avrupa Günü" olarak kutlanılması kararı alınmıştır.
AVRUPA BİRLİĞİ (AB) NEDİR?
Avrupa Birliği ya da kısaca AB, toprakları büyük ölçüde Avrupa kıtasında bulunan siyasi ve ekonomik bir örgütlenmedir. 1992 yılında, Avrupa Birliği Antlaşması olarak da bilinen Maastricht Antlaşması'nın yürürlüğe girmesi sonucu, var olan Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (AET) yeni görev ve sorumluluk alanları yüklenmesiyle kurulmuştur.
Dijital AB Kitabımızı gördünüz mü? Daha fazla bilgi ve animasyon video için: http://dijitalavrupa.bilgi.edu.tr/
Okuma Önerisi:
Avrupa Birliği’ne Giriş Tarih, Kurumlar ve Politikalar