Türkiye’de tarımsal üretimin önündeki hukuki, ekonomik, sosyo-politik ve kültürel engeller, yapılması gerekenler ve sahadan deneyimler, İstanbul Bilgi Üniversitesi ve Hayata Destek Derneği’nin düzenlediği yuvarlak masa toplantısında tartışıldı.

Avrupa Birliği UFUK2020 programı kapsamında finanse edilen MATILDE projesinin Türkiye’deki partner kuruluşları İstanbul Bilgi Üniversitesi Avrupa Birliği Enstitüsü ve Hayata Destek Derneği, tarımsal kalkınmayı farklı perspektiflerden ele alan geniş kapsamlı bir yuvarlak masa toplantısı düzenledi.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Santral Kampüsü’nde 12 Mayıs’ta düzenlenen ‘Kırsal Bölgelerde Sürdürülebilir Kalkınma ve Göç İlişkisi’ başlıklı toplantıda, tarımsal üretimin hukuki, iktisadi ve sosyo-politik-kültürel boyutları 3 farklı oturumda ele alındı ve politika önerileri tartışıldı.

Yuvarlak masa toplantısına, çeşitli disiplinlerden akademisyenlerin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı Göç ve Uyum Birimi, Birleşmiş Milletler Mülteciler yüksek Komiserliği (UNHCR), Genç Hayat Vakfı, Yerküre Kooperatifi, TABİT Akıllı Tarım Teknolojileri, Kalkınma Atölyesi gibi sahada kırsal kalkınma ve göç olgusunu çalışan sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetim temsilcileri de katıldı.

“Arazinin Mülkiyet Hakkı Orayı Boş Bırakma Hakkı Vermemeli”

Toplantının ilk bölümünde konuşmacı olan Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ayşe Arat, Türkiye’de tarım topraklarının verimini düşüren, miras yoluyla arazi parçalanması sorununun hukuki boyutlarıyla ilgili bilgi verdi. 2014 yılına ait bir veriye göre, tarımda atıl bırakılan arazilerdeki tarımsal üretim potansiyeli büyüklüğünün 40 milyar TL’ye eriştiğine dikkat çeken Arat, tarımın hem kayıtsız çalışmanın sık görüldüğü bir sektör olduğu için iş hukuku hem de arazilerin bölünmesinin verim kaybına neden olması gerekçesiyle miras hukukuyla bağlantılı olduğunu vurguladı.

Oturum katılımcılarından Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. İbrahim Ak söz alarak, amacın küçük tarım arazilerini büyütmek olduğunu vurguladı; “Arazinin mülkiyet hakkına sahip olmamız orayı boş bırakma hakkını vermemeli bize” dedi. Ayrıca tarımda eğitimin önemine de vurgu yapan Ak, bugünkü temel sorunlardan birinin genç kuşağın çiftçilik yapmak istememesi olduğunu belirtti.

“Çiftçi için Göç Çözüm Değil”

İkinci oturumda tarımın iktisadi boyutları üzerine konuşuldu. Teknolojinin tarımsal üretimde kullanılması konusuna odaklanan oturumda konuşmacı Tülin Akın, akıllı köy projesini aktardı. Aydın’da kendisinin de yaşadığı köyü ‘akıllı köy’ haline getiren Akın, burada teknolojik tarım üretimiyle ilgili bir akademi kurduklarından ve 1,5 milyon çiftçiye bilgi aktarımında bulunduklarından bahsetti ve çiftçilerin temel sorunlarını şöyle sıraladı:

“Tarım işçisinin ürettiği ürünün fiyatıyla ilgili söz hakkı yok. Asıl ürünü üreten kadınlar, ama iş kolu olarak çiftçi sayılmadıkları için pek çok sorun yaşıyorlar. Göç de çiftçi için çözüm değil, çünkü kırdan kente geldiğinde vasıfsız işçi statüsünde oluyor. Gençler çiftçiliği bir başarı olarak görmüyor, emeklilik planı olarak görüyor.”

İklim değişikliğinin tarımda hasat tarihleri de başta olmak üzere pek çok konuda bir belirsizlik yarattığının da altını çizen Akın, hem ürünün verimi hem de tarımsal üretimdeki potansiyelin artması için teknoloji destekli üretimin elzem olduğunu vurguladı.

“Hedef Kırsal Alandaki Kişilerin Hayatını İyileştirmek Olmalı”

Tarımsal üretimin sosyo-politik ve kültürel boyutlarının yer aldığı son oturumda ise Bilgi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi’nden Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci, kalkınma kavramına, tarım sektöründeki politik-sosyal temelli sorunlara değindi. Mevsimlik tarımın, hem emeğin hem de yoksunluğun en yoğun olduğu alan olduğunu vurgulayan Uyan Semerci, tüm tarım alanları farklı koşullara sahip olsa da kayıt dışılığın hala büyük bir sorun olduğunu belirtti. Kalkınma kavramının artık sadece ekonomik kalkınma perspektifinden değil, bireyin iyi olma hali perspektifinden de incelenmesi gerektiğini söyleyen Semerci, “Hedefimiz, kırsal alandaki kişilerin hayatını iyileştirmek olmalı. Ama bu, başka bir tür politika üretimini gerektiriyor” dedi.

Katılımcıların aktif katılımıyla zenginleşen toplantının çıktılarına, MATILDE projesi kapsamında hazırlanacak ve politika önerilerini kapsayacak olan raporda yer verilecek.

Göçün kırsal ve dağlık bölgelerin yerel kalkınması üzerindeki etkisine odaklanan MATILDE projesi, göçmenlerin ekonomik ve sosyal etkilerinin çok boyutlu bir değerlendirmesini kavramsal ve metodolojik bir çerçeve kapsamında yapmayı amaçlıyor. 2023 yılına kadar devam edecek projenin 10 ülkedeki saha araştırmalarının çıktıları, yakın zamanda bir rapor olarak yayımlandı. Türkiye’de Bursa, Karacabey bölgesine odaklanan saha araştırması, özellikle göçmenlerin kırsal-dağlık yerleşimlerde işgücü piyasasına ve yerel ekonomiye etkisini inceliyor.

13 bölgedeki saha araştırması raporunun İngilizcesine ulaşmak için tıklayın.

Saha araştırmasının karşılaştırmalı analizine ulaşmak için tıklayın.

MATILDE projesiyle ilgili ayrıntılı bilgi için tıklayın.