7. Çerçeve Programı “Avrupa’da Kimlikler ve Moderniteler” toplantısı

Prof. Dr. Ayhan Kaya’nın üç yıldan bu yana sürdürdüğü ve Mart 2012 tarihinde sonuçlanacak olan 7. Çerçeve Programı “Avrupa’da Kimlikler ve Moderniteler” adlı Avrupa Birliği projesinin Türkiye ayağı sonuçları 22 Şubat 2012 tarihinde Dolapdere kampüsünde yapılan bir kapalı toplantı ile açıklandı.


Sınırlı sayıda akademisyen ve gazetecinin katıldığı bu toplantıda açıklanan proje bulgularının özeti şu şekildedir:

Program: Türkiye’de Kimlikler ve Moderniteler
Istanbul Bilgi Üniversitesi
Dolapdere Kampüsü, Mütevelli Heyeti Odası
22 Şubat 2012, Çarşamba 10.00- 12.00

9.45 Açılış
10.00 Proje Bulgularının Sunumu
Kültürel Diplomasi (Yunus Emre Kültür Merkezleri)
Bologna Süreci: Yüksek Öğretimin Avrupalılaşması
Türkiye’de Çokkültürlülük
10.30 Tartışma
Kültürel Diplomasi (Yunus Emre Kültür Merkezleri)
Bologna Süreci: Yüksek Öğretimin Avrupalılaşması
Türkiye’de Çokkültürlülük
12.00 Öğle Yemeği
13.30 Toplantı Sonu

Katılımcılar
Ali Çarkoğlu
Aslı Aydın
Ayhan Kaya
Ayşe Kadıoğlu
Bianca Kaiser
Cem Başlevent
Erhan Doğan
Gülperi Vural
Kadri Gürsel
Kenan Çayır
Meyda Yegenoğlu
Müge Ayan
Özge Genç
Refika Saldere
Senem Aydın Düzgit
Tunga Yılmaz
Zümray Kutlu

Türkiye’de Yüksek Öğrenimin Avrupalılaşması
Projenin ikinci aşamasında yükseköğrenimde Avrupalılaşma konusu ele alınmıştır ve 9 devlet dışı aktörle ve 20 özel kişi ile mülakat yapılmıştır. Eğitimde Avrupalılaşma konusu kapsamında yükseköğrenimde dini inançlar, çok kültürlülük, tarih eğitimi konularına ve Bolonya sürecinde uygulanan reformlara değinilmiştir. Dini inançların eğitime yansıması ve çok kültürlülük konularının insan hakları ve kişisel haklar kapsamında ele alındığı ancak ulus devleti anlayışının da korunması gerektiğine vurgu yapıldığı gözlemlenmiştir. Bolonya sürecine yapılan atıflar ise Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik sürecinde yaşadığı zorlukları ve son yıllarda artan Avrupa şüpheciliğini Avrupalılaşma sürecinin uluslararasılaşma olarak tanımlanması şeklinde ele alınmıştır. Ayrıca projemizin araştırma başlığı ile uyumlu olarak, alan çalışmasında elde edilen bulgular; devlet-dışı aktörlerin ve özel kişilerin Avrupalılaşma süreci üzerine farklı tanımlamaları olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Dikkatimizi çeken diğer bir unsur ise, Türkiye’de yükseköğrenimin daha çok Amerikan modelinden etkilendiği gerçeğinin alan çalışmasında katılımcılar tarafından sıkça gündeme getirilmesi ve Bolonya sürecinin de dolaylı olarak bir Amerikalılaşma süreci olarak dile getirilmesidir.

Türkiye’de Çokkültürlülük ve Göç
Projenin bir diğer aşamasında Türkiye’de etno-kültürel ve dinsel farklılıkların siyasal yönetimi ve ülke içi göç konusu ele alınmıştır. Osmanlı millet sistemine referansla çok kültürlülüğün bir siyasal ideoloji olarak geçmişte kullanıldığı, ancak modern ulus-devlete paralel olarak homojenleştirici bir yaklaşımın benimsendiği ve farklılıkların tanınmadığı saptanmıştır. Sünni-Müslüman-Türk kutsal üçlemesi çerçevesinde Sünni ve/veya Türk olmayan Müslüman grupların homojen Sünni-Türk ulusuna asimilasyonu ve öte yandan gayri-Müslimlerin gerek yurttaşlık rejimleri, gerek iskân kanunları, ulusal müfredatlar ve uygulamalar ile dışlandıkları tesbit edilmiştir. Böylelikle, geçmişten bugüne değin siyasal karar alıcıların millet kavramına daha çok dinsel bir anlam yükledikleri görülmüştür. Ülke içi göç konusunu da yine siyasal iktidarların geçmişten bugüne homojenleşme, asimilasyon veya segregasyon çerçevesinde ele aldıkları görülmüştür.

Türkiye’de Anadilde Eğitim
Proje devlet tarafından ülke içinde gerçekleştirilen ulusal kimlik tanıtma programları ile ilgili olarak, Türkiye’nin resmi eğitim dilini düzenleyen tarihsel, siyasal ve hukuksal çerçeveye ve buna ilişkin getirilen toplumsal eleştirilere de yer vermiştir. Bu bağlamda, 20 bireyle, özellikle öğrenciler, veliler, akademisyenlerle Türkçe ve Kürtçe iki dilli eğitim ihtimalini de içeren mülakatlar yapılmıştır. Mülakatlarda anadilde eğitimin bir insan hakkı konusu olduğu ve siyasallaştırılan ve sömürülen bir konu olduğu yaklaşımları öne çıkmıştır. Bu iki yaklaşımın farklılıklarına rağmen, özellikle iki dilli eğitimin yasal mevzuat ve pratik zorluklar gibi konular bağlamında zaman zaman birleştikleri de gözlemlenmiştir. Ayrıca anadilde eğitim ile ilgili diğer bir unsur ise Kürtçe eğitim konusunun diğer azınlık dillerine ilişkin tartışmaların önüne geçtiği ve ayrılıkçılık ve bölünme kaygılarının bu tartışmaların üretkenliğini etkilediğidir.